31 Mayıs 2011 Salı

Televizyon Haber Yazımında Temel Kurallar

Televizyon Haber Yazımında Temel Kurallar

Televizyon haberi yazımıyla ilgili bazı temel kurallar vardır. Bunlar, basitlik, somutluk ve canlılık.

Basitlik; haber dilinin en vazgeçilmez kuralıdır. Herkesin çaba göstermeden anlayacağı cümleler kurulmalıdır. Yaşayan sözcüklerle yalın cümleler kurmak esastır.

Somutluk; haber dilinin kesin ifadelere dayanması anlamına gelir. Tereddüt izlenimi veren cümleler okurun ilgisini ve güvenini azaltır.

Canlılık; seçilen kelimelere, haberin yapısına, anlatılan olayların özünün yakalanmasına bağlı olduğu kadar, habercinin dili iyi kullanmasına da bağlıdır. Haber üslubunda canlılık, çok haber yazmak kadar, çok haber okumakla ve diğer yazı türleriyle ilgili kültüre sahip olmakla sağlanabilir.

Sıcak haberleri aktaran radyo ve televizyon haberciliğinde kullanılan konuşma dili, haberi karşınızdaki bir insanla konuşuyormuş gibi yazma temeline dayanır. Çünkü yazılan bu haber, bir spiker tarafından sesli olarak okunarak izleyenlere sunulacaktır. “Konuştuğunuz gibi yazın” ya da “yazdıklarınızı sesli olarak okuyun” ilkesine dayanan konuşma tekniğinde, sunucuların izleyenlere “şimdi ne olduğunu duyduğunu ya da gördüğünü aktarması” esastır.

Konuşma diline dayalı olarak oluşturulan televizyon haberlerinde şu kurallara dikkat edilmelidir.

-Basit ve kısa cümlelerle yapılan bu anlatımda, edilgen cümlelerden de yararlanılır.

-Bağlaç kullanımı ve dolaylı anlatım yaygındır.

-Daha az kelimeyle, daha çok bilgi aktarılmaya çalışılır.

- Haberin zamanı olayın oluş zamanına ve oluş biçimine göre dili geçmiş zaman, şimdiki zaman ya da gelecek zaman olarak yazılmalıdır. Tek bir metinde bazen bu üç zaman birlikte kullanılabilir.

- Televizyon haberi ters piramit kuralına uygun yazılmalı, habere ait bilgiler azalan bir önem sırasına göre izleyiciye aktarılmalıdır.

-Televizyon haberi genellemeler üzerine kurulmamalıdır. Haber özel bir durumdan ya da olaydan yola çıkarak hazırlanmalı haberde insani öğelere yer verilmelidir.

-Habere en yeni olayla başlanmalıdır. Habere hikâyeci anlatımla başlanmalı ve haberle ilgili en yeni gelişme haberin hemen başında verilmelidir. -Haberin başlığı kısa ve çarpıcı olmalıdır.

-Uzun sıfatlardan, numara ve rakamlardan, kısaltmalardan kaçınılmalıdır. Kısaltmaların büyük çoğunluğu açık okunacağından haberi oluştururken, mümkün olduğunca kısaltma kullanmamaya dikkat edilmelidir.

-Haberin içinde olay tekrar edilmelidir. Televizyonunu yeni açan bir izleyici, olayın yeri ve isimleri konusunda endişeye düşebilir. Bunun için haberin içinde olayı tekrar etmek yararlıdır.

-Tırnak içinde kullanılan sözler, hiç değiştirilmeden verilmelidir.

-Televizyon haberinde bugün sözcüğünü kullanmaktan olabildiğince kaçınılmalıdır. Zaten, televizyon haberi bugünün haberidir.

-Haber kaynağının adını kullanmak, habere inandırıcılık kazandırır.

-Bir kişinin ölüm haberi verilecekse, kısa bir biyografisi ve topluma katkıları öz olarak verilmelidir.

-Polis ve adliye haberlerinde önemli bir konu da, kişilerin suçlulukları mahkemece kesinleşmedikçe “suçlu” denilemeyeceğidir. Bu tip haberlerde, suçlamalar iddia olarak kaynak gösterilerek ölçülü bir şekilde yazılmalıdır.

Örneğin, “…….’yi öldürdüğü iddia ediliyor.”

-Televizyon haberciliğinde haber kaynağının kimliğinin belirtilmesi, unvanının, görevinin, mesleğinin adıyla, soyadıyla tam olarak verilmesiyle sağlanır. Bunun için önce haber kaynağının unvanı, görevi, mesleği, daha sonra adı ve soyadı yazılır.

Örnek: Unvanı, Adı Soyadı : Cumhurbaşkanı Abdullah Gül

Haber metninin son bölümünde de kaynağın yeniden unvan, adı ve soyadıyla birlikte verilmesi daha doğru olur. Haber kaynağının, hangi alanda görev yaptığının tam ve eksiksiz öğrenilmesi, yeniden kontrol edilmesinde yarar vardır. İsimler kısaltmadan yazılmalıdır. Haber metni yazılırken, haber kaynağının önce görevi/mesleği sonra adı ve soyadı yazılmalıdır.

Örnek: Sinema ve Tiyatro Yönetmeni Elia Kazan, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer gibi

KJ’de (karakter jeneratörü) televizyon haberinde konuşanın kimliğini belirtmek için yazılan alt yazıda ise önce kaynağın adı soyadı sonra da görevi, mesleği yazılmalıdır.

Örnek: Ahmet Necdet Sezer, 10.Cumhurbaşkanı, şeklinde yazılabilir.

Kaynaklar:

-MEGEP (MESLEKİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ PROJESİ) GAZETECİLİK TELEVİZYON HABER YAZIMI, ANKARA 2008
-AKSAN Doğan, Türkçe’nin Gücü, Ankara, 1993.
-AKSOY Ömer Asım, Ana Yazım Kılavuzu, İstanbul,1994
-ASLAN Kemal, Haberim Var, İstanbul, 2003.
- BÜLBÜL Rıdvan, Haberin Anatomisi ve Temel Yaklaşımlar, Ankara,2001.
-CANKURTARAN Dilek, Radyo Televizyon Haberciliği, Ankara,2001.
-DAĞLI Nevzat, Gazete Yayımlama Teknikleri, Ankara,1995.
-DİLEKLEN Taner, Televizyon Haberciliği, İstanbul,2005.
-GİRGİN Atilla, Haber Yazmak, İstanbul,2002.
-GÖKÇE Orhan, İletişim Bilimine Giriş, Ankara,1993.
-GÖKÇE Gürol Televizyon Program Yapımcılığı ve Yönetmenliği, İstanbul ,1997.
-OSKAY Ünsal, iletişimin ABC’si, İstanbul, 1994.
-TULGAR Ayçetin, Haber Tekniği, Ankara,1970.
-UYGUÇ Ünal. Ali GENÇ, Radyo Televizyon Haberciliği, İstanbul, 1998.
-YENGİN Hülya, Ekranın Büyüsü, İstanbul, 1994.
-YÜKSEL Erkan, Halil İbrahim Gürcan, Konya, 2005.

KAMERAMAN DEDİĞİN BÖYLE OLUR

HD Formatı hakkında bilgiler

Televizyon ekranının çerçeve oranı 4:3’tür. Bu oran film sektöründe ise 16:9’dur. Televizyon kanallarında izlenen reklam ve filmlerin çoğu kalitesinin fazla olmasından dolayı film kameraları ile hazırlanmaktadır.35 mm film kamerası ile sağlanan kontrast oranı minimum 9 civarındadır. HD formatta ise bu oran 11 civarındadır. Böylece 35 mm’lik film kalitesine yakın bir görüntü kalitesi elde edilir. Film kamerası ile çekilen görüntüler “telecine” adı verilen bir cihazla manyetik ortama aktarılır. Gerek çerçeve oranındaki uyuşmazlık, gerekse telecinede aktarımdan sonra kalitenin düşmesi gibi teknik nedenlerden dolayı 1970’li yıllardan itibaren HDTV (High Definition Television) çalışmalarına ağırlık verilmiştir. HD formatta çekilen filmler ise telecinede yukardakinin tersine yapılan bir işlemle sinemalarda gösterime hazır hale getirilir.Böylece film maliyetleri önemli oranlarda düşürülmüş olur.
Bugün birçok firma HD alanında çalışmalarına hız vermiştir. Gelecekte bu formatın mevcut SD (Standart Definition-yani 4:3) formatının yerine geçeceği kesindir.16:9 sinema da kullanılan bir ekran oranı ve insan gözünün dünyaya bakış açısı ile uyumlu bir orandır. Çünkü bizler dış dünyayı kare değil de yatay düzlemde görürüz. Bu nedenle bu oran HD içinde ekran oranı olarak seçilmiştir. Öyleki; 16:9 formatını Amerika gelecekte ki DTV (Digital Television) için standart haline getirmiştir. Geniş ekranlı formatlar seyirciyi standart olan 4:3’den daha fazla çekmektedir. Seyirci kutuda boşluk seyretmektense daha çok pencerede seyrediyor hissine kapılır.
HD kameraların SD kameralara göre iki önemli farkı piksel sayısı ve çerçeve oranıdır. (SD’nin 16:9 çerçeve oranına sahip kameraları da vardır. Bunlar HD değildirler.) HD video için birkaç standart getirilmişse de genelde 1920x1080 veya 1280x720 ve 16:9 çerçeve oranından oluşur. Satır ve piksel sayıları değişse de 16:9 oran HD de sabittir. SD PAL için 720 x 576= 414.720 piksel, HD içinse 1920 x 1080 =2.073.600 piksel yapar ki bu da SD’ nin 5 katı demektir. Böylece görüntülerdeki detaylar oldukça arttırılmış ve görüntüler daha gerçekçi hale getirilmiştir. Ayrıca veri aktarım hızı da SD formatlara göre çok daha fazladır. Bir diğer özelliği de pahalı olmasıdır.
HD yayın standardının temelleri ilk kez Japon NHK (Nippon Hoso Kyokai) tarafından 1964’de ortaya konmuştur. HD sisteminin en önemli özelliği geniş bir frekans bandına ihtiyaç duymasıdır. Bu yüzden mevcut analog kanallar üzerinden iletilemezler. Ancak sıkıştırma tekniği kullanılarak digital olarak iletilebilir. Film kalitesinde görüntü elde etmek ve böylece film maliyetlerini düşürmek için HD çekilir. Bu görüntüler televizyon ekranından yayınlanacağı zaman 625/50 yani PAL’e dönüştürülürler.
Mevcut HD kameraların ortak özelliği, film kamerasına benzer şekilde saniyedeki çerçeve sayılarının seçilebilmesidir. Bu kameralara mevcut lens takılma özelliği olduğu gibi daha kaliteli üretilen ve 16/9 çerçeve oranına sahip HD lensler de takılabilir. HD kameralarda kaliteyi sağlamak için genelde 2/3 inç FIT tip CCD kullanılır.

HD kameraların kataloglarında geçen “i” ve “p” neyi ifade eder?
İ:interlace scan yani geçmeli taramayı ifade eder.
P:Progressivve demektir. Saniyedeki çerçeve sayısını (fps-frame per second) ifade eder.

Bu oran hatırlarsanız televizyon için 25 kare, film için 24 kareydi. HD kameralarda bu çerçeve sayısı film kameralarında olduğu gibi seçilebilir (various). Televizyon ve filmde her kare iki kere gösteriliyordu. Bir kareyi iki ayrı gönderme işlemiyle tamamlayan video görüntülerini tam anlamıyla film görüntüsüne dönüştürmek için bahsi geçen iki seri gönderimi tek bir kare haline getirip tek seferde pozlanmış bir kare haline getirmemiz gereklidir. Bu sayede elde edilen görüntüye ise “Progressive” adı verilir.

Şu an piyasada firmaların geliştirmiş olduğu HD kameralar vardır. Bunlar:
Sony HDCAM; HDCAM SR; Panasonic DVCPRO-HD/DV 100; XDCAM HD; EDİTCAM HD; JVC HDV; HDV olarak sıralanabilir.

Kurgu

Kurgu, teknik anlamda çekilen görüntülerin kesilip biçilmesidir. Kurgu değişim demektir. Kurgu sırasında, olayı, haberi, hikayeyi vb.en iyi anlatacak parçalar kesilerek belli bir tempo içinde sıraya dizilir. Kurgu işlemi, sanılanın aksine bütün çekimlerin bitmesiyle değil, aksine çekimler sırasında hatta çekimler öncesinde planlama aşamasında başlar. Ancak planlı çekimler gerçekleştirildiği takdirde başarılı sonuçlar alınabilir. Kameramanda aynı zamanda iyi bir kurgucu olmak zorundadır. Dr. Piragov’un ifadesiyle “Kendini hissettiren organ hastadır.” Çekim sırasında kamera konumları, çekim ölçekleri, çekimin uzunluğu ve bunların kurguda nasıl birleştirileceği iyi planlanırsa kurguda fazla zorluk çekilmez.
Bir sinemacının (kameramanı da buna dahil edebiliriz) kurguyu bilmemesi demek film yönetmeni Aleksey Georgiyeviç Sokolov’un tabiriyle “bir metropolde yaşayıp otomobili bilmemesi” demektir. Kameraman, çektiği olayın tek tek nasıl karelere bölüneceğini,hangi tür çekim gerektiğini tecrübeler sonucu öğrenir.Önemli olan bu tecrübe süresini mümkün olduğu kadar kısa tutabilmesidir.
Kameraman kurgucuya seçme hakkı tanımalıdır. Kurgucu yalnız kendisine getirilen görüntüler arasından seçme yapabilir. Unutmayın;farklılık ayrıntılardadır.

Bir kurgucu şunları yapamaz:
-Dekorun renklerini değiştiremez,
-Kamera açılarını değiştiremez,
-Kamera hareketlerini hızlandıramaz veya yavaşlatamaz,
-Sabit sahnelere hareket katamaz,
-Yetersiz bakış boşluğunu düzeltemez,
-Aydınlatmayı değiştiremez,
-Detay çekim olmadan sıçramaları engelleyemez,
-Ses bozukluğunu gideremez,
-Filtreyi yanlış kullanmanızdan dolayı mavi veya sarı görüntüyü düzeltemez.

Not: Kurgu mu montaj mı?
Ortada ham bir görüntü veya film varsa, bunlarda belli bir anlama göre izleyiciye sunulmak için sahneler ve planlar yerli yerince yerleştirilecekse bunun adının kurgu, montaj ya da başka bir şey olmasının bir anlamı yoktur. Önemli olan planların uygun şekilde ardı ardına yerleştirilmesidir.Bu tür kelimelere ütopik anlamlar yükleyerek işi çıkmaza sokmanın da bir anlamı yoktur. Mesleğe yeni başlayan birisi için bu tür felsefi tartışmalar değil, işin mantığını ve tekniğini öğrenmek önemlidir.

Rengin Elde Edilmesi


İlk renkli tv kamerası 1951 yılında üretildi. Bu kamera o kadar kördü ki çekim için binlerce watt ışık gerekli idi.O günden bu güne kadar teknoloji ile bağlantılı olarak kameralarda büyük ilerlemeler gösterdi.
Kamerada renkleri tek tek oluşturmak ve göndermek çok külfetli olacağından,tüm renkleri belli oranlarda karıştırılmalarıyla oluşturabilecek üç ana renk seçilmiştir (RGB). İlk bölümde genişce anlatıldığı gibi buna Toplamalı Renk Karışımı adı verilir. Bu aşamada neden her üç rengin de eşit oranlarda karıştırılmadığı sorusu akla gelebilir.Bunun cevabı, insan gözünün bu üç ana rengi olan tepkisinin farklı olmasıdır.İnsan gözü yeşile karşı kırmızıya olduğundan, kırmızıya da maviye olduğundan daha hassastır.“Geçen yüzyılda Newton, Huggens, Maxwell bu konuda araştırma ve deneyler yapmış ve bir çok renklerin en az üç temel rengi karıştırarak elde edilebileceğini göstermiştir.Bu renklerin spektrumda birbirinden olduğu kadar uzak olması ve iki tanesinin karıştırılmasıyla üçüncü rengin elde edilmemesi gerekir.Bu şartları yerine getiren üç temel renk Kırmızı, Yeşil ve Mavi olarak seçilmiştir.

Kamera CCD’lerini renklere karşı hassas bir hale getirmek için, her bir CCD’nin önüne bir ana rengi geçirip diger iki ana rengi geçirmeyen prizmalar konmakta, böylece CCD sadece tek bir ana renge duyarlı hale gelmektedir.Dolayısıyla her bir kamera çıkışındaki elektriksel sinyalin şiddeti ,sahnede ki ilgili rengin ışık miktarı ile orantı olmaktadır. Böylece üç ayrı CCD ve önlerindeki prizmalar,bir renkli video kameranın esasını oluşturmaktadır. Prizmalar sayesinde üç ana rengin ayrımında %96’lık bir doğallığı ulaşılabilmiştir.

Geriye kalan %4’lük bir kısım ise kamera içerisinde elektronik devreler sayesinde sağlanır. Prizmalı renk ayrımında,Mavi(B) ve Kırmızı (R) iki defa yansır.Yeşil (G) ise bir defa yansır. Yeşil bir defa yansıdığı için yeşildeki netlik diğer renklerden daha fazladır. Aşağıdaki resimde CCD ve prizma bloğunun yapısını görebilirsiniz.
CCD bloğu ve prizmanın yapısı

Kamera Yüksekliği

Kamera hangi bakış açısında bulunursa bulunsun belli bir yüksekliğe sahiptir. Bu yükseklik anlatılan konuya dramatik ve psikolojik bir etki sağlar. Kamera yüksekliği genelde ihmal edilse bile kompozisyon ve bakış açısı kadar önemli bir konudur. Çekimleriniz de kamera yüksekliğini gözünün vizöre rahat bakabileceği şekilde ayarlamayın ve nesnenin özel gereksinimlerini yok saymayın.

Kamera yüksekliğinde üç temel konum vardır:
1-Göz seviyesi(normal açı): Nesnelerin görünümünü etkilemez. Haberde kullanacağımız yükseklik bu olmalıdır. Gerçek yaşamda da insanlar bu göz seviyesinden bakarlar. Dramatik etki en azdır. Dikey inen çizgiler hep paraleldir. Yapıların kenarları olduğu gibi görünür. Biçim bozulmaları olmaz.
2-Üst açı: Üst açılı bir çekim kameranın yukardan aşağı doğru yönlendirilmesi ile yapılan bir çekimdir. Bu tür çekimler, nesnenin yüksekliğini küçültür. Kişinin boyunu daha kısa gösterir. Kişinin önemini azaltır. Kamera yükseltildiği zaman çerçevenin arkasındaki nesneler çerçevenin üst çizgisine doğru yaklaşır. Kamera seviyesi düşürülürse bu nesneler çerçevenin alt sınırına doğru inerler. Ama bir manzara çekimi yapılacaksa üst açı ile yapılan bir çekim daha iyi sonuç verir.
3-Alt açı: Kameranın aşağıdan yukarı doğru yönlendirilmesi ile yapılan çekimdir. Alt açıyla yapılan çekimlerde kişiler olduklarından uzun görünürler. Alt açı çekimler kişinin gücünü vurgular. Stüdyo ortamında alt açılı çekim yapıldığında dekorun sınırlarına ve tavandan sarkan ışıkların görüntüye girmemesine dikkat edilmelidir.

Çok alt ve çok üst açıları kullanmamaya çalışın. Olağanüstü kamera açıları için haklı bir nedenimiz olmak zorundadır. Karşılıklı röportaj çekimlerinde kamera yükseklikleri de aynı olmalıdır.

Görüntüyü oluşturan başlıca öğeler:
-görüntü düzenlemesi
-çerçeveleme
-görüş noktası
-kamera açısı
-çekim ölçeği
-aydınlatma
-kamera hareketleri
-ses


Çekim yapılırken,
-Görüş alanına,(konunun ne kadarını göstermemiz gerekiyor, hangi çekimleri yapmamız gerekiyor)
-Kamera açısına (konuyu hangi açıdan göstereceğiz)
-Kamera devinimine (kameraya nasıl ve hangi devinimleri vermelidir) dikkat etmek zorundayız

Çekimlerde klasik bakış açısı ile bakmak yerine özgün, farklı bakış açıları bulmak gerekir. Sık sık değişen ve farklı açılardan çekilmiş görüntüler izleyicinin zihnini devamlı canlı tutar ve ilgiyi arttırır.